Thursday, October 30, 2008

Cartel bir numara en büyük, cehennemden çıkan çılgın türk

Fıratcim, görüyorum ki burda kendi kendine kafadan atıp atıp duruyosun. Bunlar iyi hoş da, kendin yaz kendin eglen biraz garip duruyor.

Yani taamen atiyorum, bir palyaço düşün. Aynada kendine bakıyor, yaptığı şaklabanlıklara kendi gülüyor. Hüzünlü bir görüntü aslında tabii.

Hedef kitlen kim senin, sorarım bak! sordum bile hatta. üstelik de onunla yetinmem, bir de şunu sorarım: Bir hedef kitlen var mı, yoksa burda yalnız mıyız? Hani yani baya ıssız buralar fırat, korkuyorum, o çıtırtı da neydi.

Bak şimdi bunu söyledim ya, bi de taamen atıyorum ya, aklıma Thriller şarkısının klibisi geldi. Hani Maykil abi kız arkadaşıyla, ıssız bir sokakta yürüyor. Sonra rüzgar müzgar esiyor. Maykıl'ın gözler kayıyor, kurt gözü oluyor. Zaten sonra kendisi de tamamen kurt olup, kendi gibi kurt maykıl arkadaşlarıyla dans ediyor. Üzerinde kırmızı ceketi var, hani omzunda gri bir yama olan. Hatırladın mı?
Peki de ben bunu niye anlatıyordum? Unuttum. Bu arada, Maykıl'ın kurt hali şimdiki burunsuz uzaylı canavar halinden daha hoştu, farkettin mi?

Taamen atıyorum, ben artık yatsam diyorum, sence uykum var mıdır?

Oh siftahı da yaptım bu arada. Geyikte de üstüme yok. Sefam olsun.
Son olarak şahane harika bir yazar olmama rağmen noktadan sonra büyük harf kullanmaktan, hatta herhangi bir yerde büyük harf kullanmaktan nefret ettiğimi de söylemeliyim. ve başlığın yazıyla en ufak bir alakası yok, farketmedim sanma.

Eh artık bana müsaade. Çok fazla atma Fırat, alerci yapar. Önce kendine bir hedef kitle bul, taam mı bebeğim?

Friday, October 3, 2008

Eksik

Bazen arada bir olur. Bir müzik çalmaya başlar, o an aklına gelmeyen binbir türlü şey bodoslama bir şekilde zihninde birikmeye, sonrasında da hızlı bir şekilde geçmeye başlar. Bu tip durumları ti'ye alsan bile senin de başına gelmesine sinir olursun ama kaptırıp gidersin. Öyle kalakalırsın.
Müzik de fena değildir hani, sevdiğin bir grubun yeni çıkan son albümünden daha önce dinlemediğin ama dinledikten sonra 'kulaklarını alamadığın' harika bir parçasıdır bu...
Sigara yakarsın, ciğerlerini doldurursun.
Ama ne bileyim, bir şey eksiktir.
Ya da nasıl desem, şöyle bir şey belki de, bak tamamen atıyorum, bir kumsalda olduğunu düşün, her şey harika, ortam, kızlar (tabi senin için erkek olsa daha iyi olur), yanında soğuk bir bira, güneş tam tepende, iyicene mayışmışsın, vücudunun her yeri ısınmış ve patlama noktasındasın ve denize girmen gerekiyor. Ama o da ne? Deniz yok (hehe ironiye bak). Bomboş, kum tepecikleri olan, uçsuz bucaksız bir sonsuzluk. N'aparsın?
Heh, işte öyle bir eksiklik bu da.
Şimdi müziğin sesini aç ve bunu iyicene düşün.
Eksik olanı bulabildin mi?
Hayır mı?
Yuh!

Elma+Z

Hmm...
Şimdi Photoshop açık, arada Freehand'e de gidip bir işlem yapıp akabinde tekrar PS'a geri dönüyorsun. Tam dökümanı kaydederken PS patlıyor ve onca zamanın, çaban, tasarımın bir anda çöp alıyor.
Şimdi Denizcim bak tamamen atıyorum.
Her iki programı da kullanmayıp, tüm tasarımı elle yapsaydın, sonrasında da bilgisayarını açıp işi son haline getirseydin daha mı çabuk olurdu acaba?
Sesli düşünüyorum, eğer sen de bir şeyler çizerken yanlış bir şey yaptığında silmek yerine Elma+Z yapanlardansan yukarıdaki nasihatim çöp oldu aslında.
Niye mi? Çünkü sen tamamen bir bilgisayar manyağısın.
Evet... Maalesef.

Meteor vs. Friendfeed

Nasıl desem?
Sesli düşünüyorum ve tamamen atıyorum...
Bir göktaşı dünyaya yaklaşıyor olsaydı ve sadece 3 günümüz kalsaydı, bu süre içinde hala Twitter'dan o an neler yaptığımızı veya neler hissettiğimizi yazıp, Friendfeed'den göktaşı ile ilgili yorumlar girmeye devam eder miydik?